Ya Rab!..
Kapına geldik, ölümle geldik… Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldik.
* * *
Dünya avuttu bizi, oyaladı, eğlendirdi. Türlü ziynetiyle kendine çekti. Bizde de daldık ona, unuttuk Seni, unuttuk kendimizi, unuttuk öleceğimizi…
Ama bak şimdi ölüm geldi, buldu bizi…
* * *
Kimse etmedi bize, kendimizin ettiğini… Biz kimseyi değil, ancak kendimizi kandırdık. Şeytana uyduk, nefsimize kandık. “Ebedî yaşayacaksın!..” diye kendimizi inandırdık. Yarına dâir ne planlar yaptık, ne hülyalara daldık.
Ancak bir akşam, güneş kızıl eteklerini daha toplamamıştı ki, çalındı kapımız…
* * *
Oysa daha yapacak ne çok işimiz vardı, tadacak ne kadar lezzet, gezecek ne çok yer, toplayacak ne kadar güzellik vardı.
Elimizde neler vardı, neler… Ama hiçbiri yetmezdi. Gözümüz hep başkalarınınkine kayar dururdu.
Lâkin gözümüz şimdi kendi yaptıklarına sâbitlendi.
* * *
Meğer ne kadar az iyilik yapmışız, ne kadar da az başkalarını düşünmüşüz. Hayatımızı ne kadar da gafletle geçirmişiz. Gençliğimizi, zindeliğimizi, gücümüzü, kuvvetimizi, aklımızı, zekâmızı ne kadar da boş yere heder etmişiz.
Artık nâfile… Geçen geçiyor, giden dönmüyor.
* * *
Pişman olasımız geliyor, ama artık o da nâfile… Ölüm geldi, hayat bitti. Son perde indi ve gerçek hayat başladı. Bizim yazdığımız, kurgusunu yaptığımız, sahneye koyduğumuz ve şimdi izleyeceğimiz hayat!..
“Keşke”si olmayan, gizlisi olmayan, dönüşü olmayan, müsveddesi olmayan hayat!..
* * *
Kapına geldik, ölümle geldik… Öldük de geldik. Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldik.
Affına geldik, lütfuna geldik, sana geldik;
Yâ Rab!..
* * *
Yüce Rabbimiz!.. Biz aciz kullarını Ölüm alıp karşına çıkardığında bu pişmanlıkları bizlere yaşatma... Bu pişmanlıkları yaşamamamız için, Bizlere vermiş olduğun Ömrü boş, faydasız, dünyalık şeylerle değil, Senin huzurunda mahcup duruma düşmeyeceğimiz, Razı olacağın hayırlı Amelleri yapmayı cümlemize nasip ve müyesser eyle!...
Amin...
__________________
Hep DESTEK Tam DESTEK !!
|